EĞİTİM VE BİZ

Eğitim nedir?

EĞİTİM VE BİZ
EĞİTİM VE BİZ

Kitaplardaki en genel tanımıyla “Eğitim: Bireyin davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla kasıtlı olarak istendik davranış değişikliği meydana getirme sürecidir.” şeklinde ifade edilir. Öğrenme yolunda harcadığımız her bir çaba eğitimin atardamarıdır. Hep eğitimden bahsedince okul hayatı akla gelir nedense. Lâkin edep, eğitim, sosyalleşme konusuna dair her şey ailede başlar. Ailede başlayan eğitim okulda, mahallede, oyun çağında, iş yaşamında, evlilikte ve emeklilikte bizimle komşu oluverir. Eğitim ve bize dair birçok bilgiyi kapsayıverir günlük yaşamımız da.

 

     Düşünceler bile kültür dünyamızın ruhuna yerleşmiştir. “Düşüncelerin neyse hayatın da odur. Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.” demiş Shakespeare. Düşünceler ve ön yargılar da eğitime bakış açımızda çerçeve çizer. Eğitim için diploma şart mı sizce? Her diplomalı birey, kaliteli bir eğitimci midir? Üniversite mezunları daha mı bilgili? Ya da ilkokul mezunu bir anne de kendini geliştirip iyi bir evlât yetiştiremez mi?

 

 

 

     Diploma çok şey fakat her şey demek değildir, kendi fikrimce. Tıpkı toplumda yetişkinlerin hep söylediği: “Para çok şey ama her şey değildir.” sözü gibi. Eğitim ve teknolojinin var olmadığı devirde, lise eğitimi alanların bile parmakla gösterildiği yıllarda kendini çok iyi yetiştiren insanlarımız vardı. Hedefi olmayıp da üniversiteyi aile baskısıyla bitiren, profesör olup alanında etrafına ışık saçamayan insanları da duyanlarımız vardı. Yahut zihinsel veya bedensel engelli olup hayata tutunan, kırk yaşına gelince sonradan liseyi azimle bitiren, ilkokul mezunu olup kitaplarla kendini geliştiren, hiç okula gitme fırsatı olmadığı halde kendi çabasıyla kutsal kitabı hıfz edip yorumlayarak hayata uygulayan pırıltılı insanları da tanırsınız. Belki de eğitim; insanın içindeki yıldızına yön vermesi ve bu uğurda hedefine sımsıkı tutunma yolculuğudur.

 

     “Okumak; bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak; hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır…” sözünün sahibi olan Francis Bacon’a bakalım bir de. Okumak, konuşmak ve yazmak… Üç süper üçlü, insana özgü ne tatlı armağandır. John M. Langston’un: “Tabağına yiyebileceğin kadar yemek, hayatına sevebileceğin kadar insan al. İsrafın lüzumu yok.” cümlesi de kulağıma hoş geldi. Kimi an gelir aklınıza konuyla ilgili manalı bir söz takılıverir, bazen konunuzla alakasız dahi olsa beğendiğiniz ufacık bilgiyi paylaşmak istersiniz ya; şu an işte o duyguyu yaşadım.

 

 

 

     Eğitim; öğrenme, yaşam, okuma ve araştırmayı da içine alan geniş bir yelpazedir. Önce ailemizle, anne babamızın bize verdiği değerler ve tatlı çabalarıyla şekilleniverir aile eğitimi. “İki ömrüm olsun isterdim. Biri yaşamak, diğeri okumak için…” demiş Goethe. Bu kısacık ama özlü cümle sizce de anlamlı değil mi? İki ömrünüz olsun istemez miydiniz? Biri eğitimi içine alan kitaplarla dolu bir hayat, diğeri de her saniyesini kendimiz süsleyerek yön verdiğimiz kendi yaşamımız. Yaşarken öğrenmek ve nefes alırken keşfetmek tat verir bu tendeki cana. Eğitim aslında hayatın kendisidir. Eğitim biziz, aynadaki sizdir eğitim. Tadarak, okuyarak, yorumlayarak, irdeleyerek, kültürlenerek ve kültürleşerek, bilgi kümelenmesi yaparak kendi ellerimizle yaratırız eğitimin küllerini. Eğitimin külleriyle alevlenen sıcacık bir öğrenme şevkiniz, eğitim hayatınıza yön veren ömür boyu mutlu olabileceğiniz bir hayatınız olsun diliyorum.

 

 

KONUK YAZAR