Bu haberleri hayretle okudum. Diyanet İşleri Başkanlığı internet sitesinde de “Boşarım demekle boşanma meydana gelir mi?” sorusuna şu cevap verilmiştir:
“Türkçede geniş zaman için kullanılan ‘Boşarım’ sözü bu nitelikte olmayıp boşama tehdidi anlamına gelir. Dolayısıyla bu sözle boşama meydana gelmez. Boşama, kişinin eşine söylediği ‘Boşsun’, ‘Boş ol’, ‘Boşadım’ veya ‘Karım boştur’ gibi boşama iradesini ortaya koyan ‘şimdiki veya geçmiş zamanlı’ ifadelerle ya da mahkemenin kararıyla gerçekleşir (Mergınânî, el-Hidâye, III, 165 vd; İbn Kudâme, el-Muğnî, X, 355)”2.
Kocaya ağzından çıkacak tek bir sözle karısından boşanma ve evlilik birliğini sona erdirme, bu kararını onun yüzüne karşı söyleme veya iletişim araçlarından birini kullanarak tebliğ etme hakkı tanıyan; kaynak olarak iki fıkıh bilginine yollama yapan bu sakat görüş, sondaki mahkeme kararı seçeneği dışında açıkça Anayasa’ya ve Türk Medenî Kanunu’na aykırdır.
Anayasa’nın 136. maddesi uyarınca “lâiklik ilkesi doğrultusunda” görev yapması gereken Diyanet İşleri Başkanlığı, bu fetva ile yürürlükteki hukuka değil, şeriata dayalı bir görüş açıklamıştır. Başkanlık, 22.6.1965 tarih ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’a göre; “İslâm dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı” olarak kurulmuştur (m. 1/I). Fetvayı veren Din İşleri Yüksek Kurulu, “Başkanlığın dinî konularda en yüksek karar ve danışma organı olup onaltı üyeden oluşur. … Kurul, üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve salt çoğunluğu ile karar alır.” (m. 5/I, IV). Kurul’un başta gelen görevi, “İslâm dininin temel bilgi kaynaklarını ve metodolojisini, tarihî tecrübesini ve güncel talep ve ihtiyaçları dikkate alarak dinî konularda karar vermek, görüş bildirmek ve dinî soruları cevaplandırmak”tır (m. 5/Va).
Fakat Kurul’un vereceği kararlar ve cevaplar, hiçbir şekilde Anayasa’ya aykırı olamaz. Anayasa’ya göre “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.” (m. 41/I). Türk Medenî Kanunu’nun medenî nikâhla ilgili temel hükümleri, “Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden” ve “Anayasaya aykırı olduğu” öne sürülemeyen “İnkılâp kanunları” arasında yer alır (m. 174/I.4).
Evlenme gibi boşanma da, her iki konuyu eşler arasında ayrım gözetmeksizin eşitlik temelinde düzenleyen Türk Medenî Kanunu’na tâbidir. Boşanma, ancak Medenî Kanun’nda öngörülen nedenlerle ve eşlerden birinin açacağı dava üzerine mahkeme kararıyla olur (m. 161-168, 184). Boşanma, mahkemece sadece evliliğin sona erdirilmesi ile değil, aynı zamanda boşanmadan sonra çocukların velâyeti; eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, aile konutu ve ev eşyası ile ilgili kararlar da verilmesini gerektirir (m. 182; 214/2, 225/II, 238, 247/II, 254, 271/II, 277/I).
Uygulanacak olan hükümler bunlardır, şeriat değil. Hukukî durum böyle olduğu hâlde; Diyanet Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun boşanma konusunda kocaya ağzından çıkacak tek bir sözcükle karısını boşama hakkı tanıması, tam bir yasa tanımazlık ve sorumsuzluk örneğidir. Fetvayı veren Kurul üyelerinin görevden alınmaları gerekir.
____________________
1 NTV, “Diyanet’ten boşanma fetvası”, 7.12.2017 (https:// www.ntv.com.tr/turkiye/diyanetten-bosanma-fetvasi); Melih Aşık, Açık pencere: “Boş ol kadın”.
2https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/…/bosarim-demekle-bosanma-meydana-gelir-mi.