40. SANAT YILINDA MAHMUT NÜVİT DOKSATLI

İstanbul’da sanat çevrelerinde aranılan bir Bafralı.

40. SANAT YILINDA MAHMUT NÜVİT DOKSATLI
40. SANAT YILINDA MAHMUT NÜVİT DOKSATLI

Samsun’da doğdu Bafra’da büyüdü, ilkokulu Bafra’da, ortaokulu Samsun’da, liseyi ve yüksek tahsilini İstanbul’da yaparak içmimar oldu. İstanbul’da aranılan ve fikri sürekli sorulan hemşehrimiz Mahmut Nüvit Doksatlı, kabiliyetli gençleri yetiştirerek, sergi açmalarını, onların geleceğe daha umutla bakmalarını sağlamak için büyük çaba sarf etmektedir. İstanbul'daki dergilerin önemli bir kısmı Mahmut Nüvit Doksatlı’ dan sitayişle bahsetmektedir. Kendi konusunda üniversitelerde konferanslar veren, yeni nesle destek olan değerli hemşehrimiz Mahmut Nüvit Doksatlı’ yı kendi ağzından dinleyelim:

Sanat istidadım çok erken yaşlarda ailem tarafından keşfedildi ve değerlendirilerek teşvik edildi.

En güzel çocukluk hatıralarım, Her çocuğun o büyük bir özlemle hatırladığı çocukluk anılarım Bafra’da  dedem Zühtü Dilmaç’ın matbaasında ve onun üstündeki evde geçti. Yukarıya çıkan merdivenli avluda çocukluk aklımla oyunlar kurardım. Orası benim için amfi tiyatroydu. Ayrıca suluboyayı boyamak için değil de, şişelerin içinde eriterek rengârenk güneşe dizerdim. Evin içinde kendime gizli kütüphaneler yarattığımı, anneme babama oyunlar sahnelediğimi hatırlıyorum. Ben böyle doğmuşum Sanatta bir istidatla doğmak, bir de eğitim vardır. Bende hem bir istidat var hem de üstüne bir eğitim var.

Sanat istidadım çok erken yaşlarda ailem tarafından keşfedildi ve değerlendirilerek teşvik edildi. Dedem Tercüman zade Zühtü Dilmaç’ın evinde Avrupa’dan gelme yüksek Rönesans tablolarının tıpkı basımları  asılıydı.  Liseyi bitirdikten sonra ailem kendimi araştırma bulma sürecimde gayet sabırlı bir bekleyişe girdiler. Bana hiçbir konuda baskı yapmadılar. Seçimlerime saygı gösterildi. Ben de zaten çok çalışkan çok mazlum bir çocuktum. Yüksek puanlarla Yıldız Mimarlık Fakültesini, yetenek sınavıyla da Tatbiki Güzel Sanatları kazandım. Şüphesiz ailemin benim üzerimde bazı emelleri vardı. Mesela babam benim hariciyeci olmamı çok isterdi herhalde. Sadece nezaket kurallarıyla değil protokol kurallarıyla yetiştirmek istediklerini hatırlıyorum. Buna rağmen 19. yaş günüm için hediye ettikleri ‘Cumhuriyetin 50. Yılında Türk Resim ve Heykeli’ kitabı benim eğilimlerimi ne kadar gözettiklerini gösterir. Sanat araştırmalarım da Tatbiki’ye girmemle başladı ve hocalarım tarafından kitaplaştırılma önerileri getirildi. 1976 yılında broşür bile yoktu, katalog yoktu, kitap hiç yoktu. Sanat ortamı çok fakir ve geri idi. Olmayan ortamda gözlerimi sanata açmışım. Dolayısıyla ne yapılsa ihtiyaç vardı. 40 yıl önce yaptığım çalışmalar dia çekimleri ses kayıtları sanat ortamının ilkleri olmanın yanı sıra bugünün sanat ortamı için çok kıymet taşıyor.  Bu çalışmaların yanı sıra, aynı sene damarımdaki gazetecilik kanı da uyanarak gazetecilik yaptım. Vatan gazetesine muhabirlik, Oyun Dergisi’ne röportajlar araştırma konuları hazırlıyordum. Bunlara bakıldığında bugünün çok önemli sanatçılarının ilk defa tarih sahnesine benim röportajlarımla çıktıkları görülür.  Dolayısıyla benim bu sanata olan ilgim giderek büyüdü ve herkes bundan yararlanmak istedi. Sanat muhabirliğinin dışında sanat yazıları da yazmaya başladım. Gününe hizmet etmemiş, daha da ileriyi gören, sanat dilini değiştirmiş olan, Altan Gürman gibi sanatçılar için ilk analitik yazıları yazmaya başladım. Benim şansım olmayan ortama uyanıp bunları yapmış olmam. Şimdi yeni açılan sayısı belirsiz sanat okulunda çok özel bölümlerde insanlar yetiştirmeye çalışıyorlar. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Yine arzu edilen seviyede değiliz ama ilerlediğimiz kesin. Ben de bu son kırk kritik yılın canlı tanığı oldum. Gözlemci bir tanık. Çağımızın tanıklığını yaptım elimden geldiğince. Ve yapmaya devam edeceğim.

Bu sene 40. sanat yılınız. 40. sanat yılınızda neler yaptınız,  neler yapmayı planlıyorsunuz?

 

Tatbiki Güzel Sanatlar 1976 girişliyim. Dolayısıyla bu seneyi 40. Sanat yılım ilan ettim. Her zaman telefonları ‘ben içmimar Mahmut Nüvit’ diyerek açarım. Benim bu sıfatım ismimden önce gelir. Hep mesleğimle doğduğumu düşünmüşümdür. Mesleğimi de eser üreterek bir sanatçı olarak yaptım. Öyle bir şansım oldu… İşlerimin geleceğe kalacağı duygusuyla gerçekleştirdim hep. Üniversitelerin tasarım-iç mimari bölümlerindeki derslerde sanat içindeki hareketimin ders konusu olduğunu duyuyorum ve memnun oluyorum. İş yaparken, konferans verirken ,yazı yazarken veya sergi küratörlüğü yaparken sanatın içinde hareket ediyorum. Bu sene konferansa gittiğim İstanbul Üniversitesi  Halkla İlişkiler Fakültesine beni davet eden Prof. Pınar Eraslan Yayınoğlu ile arkadaş oldum. 10 yıllık sanat üzerine belgesel hayalimi paylaştım ve sayesinde ocak ayında çekimler yaptık şu an montaj aşamasındayız. Kasım ayında Yapı Kredi Bankası yayınlarından çıkacak olan, Maçka Sanat Galerisi’nin benim sanat hayatımla yaşıt olan tarihine bir bakışı içeren ‘Görünmeyene Bakmak’ adlı kitapta 86-96 arasındaki 10 yılı anlattım. Sanat tarihçi Necmi Sönmez tarafından davet edilmiştim. Yine 2016 yılı içinde muhtelif sergi küratörlükleri ve galeri, sanatçı danışmanlıkları yaptım. Sanat tarihçisi değilim ama sanat eğitimi almam ve sanat icra etmem, sanata içerden bir bakış konusunda bana bir ayrıcalık sağlamıştır diye düşünüyorum. Ayrıca  mayıs ayında, Forum İnterior Fuarı’na katıldım, bu sene aynı zamanda danışmanlıklarını yaptım. Çeşitli makaleler yazdım. İkinci Üniversiteme yazıldım. Kültür Mirası ve Turizm okuyorum. Uzun yıllar korumacılık yapmıştım Cihangir Güzelleştirme Derneğinde. Şimdi korumacılık konusundaki bilgilerimi kitabi bilgilerle örtüştürmeye çalışıyorum bu yolla. Ayrıca özel bir üniversiteden doktora yapmam konusunda bir teklif var değerlendirmeyi arzu ediyorum. Böylece sanat konusunda daha fazla derinleşebilmem mümkün olacak. 2016 bitmeden tüm olarak size özetlemeye çalıştığım sanat hayatıma dair bir sergi planım var. Bir sergi de tasarım hayatımızdaki geleneklerimizi değerlendiren ‘Zincirin Halkası’  başlıklı bir karma sergi olacak.  Tasarımcı  portreleri serisini bir kitap olarak çıkarmak isterim. Çalışmalarım tamamlanmak üzere. Ara Güler’le yaptığımız nehir söyleşiden bir kısmı Almanca  çıkmıştı, Türkçede de böyle bir kitabı olmasını Ara Güler de istiyor. Başka kitap projelerim ve küratöryel sergi projelerim var. Hepsini tek tek gerçekleştireceğim. 2017’ de Mahmut Nüvit Mimarlık firmama Mahmut Nüvit Sanat ve Tasarım Danışmanlığını ticari olarak eklemek istiyorum.